Felaket Bir Gün
Sarah ile olan bağımız o kadar güçlü ki, uzun zamandır hiç birbirimizi görmedik sesimizi bile duymadık. Bağ hiç mi eskimez ya da kopmaz diye düşünebilirsiniz. Evet ne eskidi ne koptu. Bu ben için de böyle O'nun içinde böyle. Bu asla değişmedi, değişmeyeceğine de eminim.
Hatta içimde kendi kendime konuştuğumu düşündüğüm günler, onun bana bir şeyler söylediğini biliyorum. Gökyüzüne baktığımda bulutların bana bir şeyler anlattığını düşündüğümde aslında Sarah'ın bana neler söylemek istediğini biliyorum. Yeri geliyor aynı müziği dinliyoruz; ben ona o bana armağan ediyor biliyorum. O'nu öyle bir biliyorum ki; benden başka kimse onu daha iyi tanıyamaz. Belki bilmiyorum en çok hangi filmi sever en çok hangi şarkıyı dinler, en çok nereye gitmeyi sever en sevdiği kitap nedir ne yer ne içer ama bunlar hoşa gidenler şeylerdir anlık da olsa değişir, ben onun kalbini, neler düşündüğünü, davranışlarını, hareketlerini biliyorum. Bunlar karakterdir. Ben bunları bilip bunları seviyorum.
Her neyse; öyle bir gün geldi ki , düşmanımın başına gelmesin:
Sıradan bir gündü yine her şey yerli yerinde kalpler güzel kafalar rahat hayat olağan akıp geçiyor derken anneme bir telefon " Merhaba ben polis .... Şuan şuradayız. Oğlunuz ve babanız olduğunu düşündüğümüz şahıslar yaralı şu hastaneye gelmenizi rica ederiz " deyip kapatıyor.
Tabi telaşlanıyoruz ama yaralı dediler ya tamam her şey hallolur durun gidip görelim hepsinin içi rahatlasın biz de rahatlayalım geçer iyileşirler bir şey olmaz falan diye teselli ediyoruz kendi kendimizi...
Söyledikleri hastaneye gittiğimizde meğer bizi çağırma sebepleri keşif içinmiş. Vefat etmişler. Teyit amaçlı çağırmışlar . Düşünebiliyor musunuz yeni hakim olmuş henüz 25 yaşında bir delikanlı dümdüz uzanmış kıpırdamıyor nefes almıyor elleri yumruk şeklinde yüzünde biraz korku ifadesi öbür yaza evlendirip gönderecektik biz onu yanımızdan, yanında 65 yaşlarında kır saçlı yüzü pek tanınmayan bir adam." sonrasını pek de hatırlamıyoruz.
O günden hatırladığımız pek bir şey yok. Sanki yaşanmamış gibi. Ertesi gün defin işleri . Herkesin psikolojisi efsane derecede bozuk . Özellikle annemin sürekli bayılıyor oğluyla babasını istiyor yanına, son bir kez daha görmek istiyor ama izin veren yok. Babam soğuk kanlıdır, acısını içinde yaşar ama bağıra bağıra ağlayan bir baba. Bense zaten kendimi onun yoluna adamış bir insanım; biliyor musunuz bir o kadar tartıştığım sürekli tersine hareketler yaptığım adamın tüm özelliklerini bugün taşıyorum. Onun ruhunu yaşatacağıma söz verdim ben kendime; sözümü yerine getiriyorum yiğido haberin olsun;;
Bir yandan Sarah'ı düşünüyorum . Bir yandan hayata nasıl devam edeceğimi. Bir yandan artık neler yapacağımı. Bir yandan hayatın artık bittiğini düşünüyorum, abi gitti artık aileye daha iyi davranıp onun eksikliğini aratmamaya çalışacağımı; öyle düşüncelerdeyim ki öyle böyle değil.
Kendim bile iyi değilken, iyi görünmek için yaptığım roller beni 15 yıl birden yaşlandırmıştı. Saçlarım 2 ay içerisinde yavaş yavaş beyazlamaya davranışlarım değişmeye başlamıştı. Olgunlaşıyor ya da yükten artık çöküyordum bilemiyorum
Annem psikolojik olarak rahatsızlanmış onun tedavisiyle uğraşıyordum bir yandan. İlaçlar tedaviler gece birden uyanıp hastanelere gitmeler.
Öyle de bir huyum vardır ki kötü bir şeyleri hiç bir zaman paylaşmadan yardım istemeden dertlerimi anlatmadan devam ederim hayatıma. Kendim bir şeyleri çözmeye çalışırken kendimi mahvettiğimi bilsem de , benden dolayı kimsenin yorulmasını hiç bir zaman istemedim. Belki de ondan bugün yapmadığım pek çok için pişmanım; başka bir yazı da görüşmek üzere
Yorumlar
Yorum Gönder